Kan Uyuşmazlığı (RH Uygunsuzluğu)

Kan Uyuşmazlığı Nedir?

Kan uyuşmazlığı, annenin negatif kan grubuna, babanın ise pozitif kan grubuna sahip olması durumunda ortaya çıkmaktadır. RH uygunsuzluğu olarak da tanımlanmakta olan bu duruma sahip olan çiftlerin bebeklerinin pozitif kan grubuna sahip olması birtakım sorunların yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu durumda RH immunizasyonu (etkileşme) problemi ortaya çıkabilmektedir.

Kan Uyuşmazlığı (RH Uygunsuzluğu)

Rhimmunizasyonu, kan uyuşmazlığına sahip olan tüm çiftlerin bebeklerinde görülmemektedir. Yalnızca bebek pozitif kan grubuna sahip olduğunda ortaya çıkabilmektedir. Rhimmunizasyonu ile Rh uygunsuzluğunun (kan uyuşmazlığı) birbirinden farklı durumlar oldukları unutulmamalıdır. Kan uyuşmazlığı durumunun görülmesi için annenin RH (-) negatif, babanın ise RH (+) pozitif kan grubuna sahip olması gerekmektedir.

Rh uygunsuzluğu durumu mevcut ise bebeğin RH (+) kan grubuna sahip olması birçok problemin yaşanmasına neden olabilmektedir. Doğum esnasında annenin kanı ile bebeğin kanının temas etmesi sonucunda bebekteki kırmızı kan hücreleri anne kanına geçmektedir. Bu durumda bebeğin zarar görmesi mümkün değildir. Fakat annenin ikinci gebeliğinde annedeki RH antikorları bebekte kansızlık (anemi) rahatsızlığına yol açabilmektedir.

Bebeğin kanının annenin kanına geçmesine ve annede antikor oluşmasına neden olabilecek durumlar;

  1. Düşük gebelik
  2. Küretaj
  3. Amniosentez
  4. CVS (Koryonvillus biyopsisi)
  5. Kordosentez

Annenin etkilenmesini önlemek sebebiyle ilk üç gün içerisinde Anti-D iğnesinin yapılması gerekmektedir. Kalçadan kasa doğru yapılan bu iğne operasyonlardan sonraki 14-28 gün aralığında da yapılabilmektedir. Etkili sonuçlar sunması için ilk üç gün içerisinde yaptırılması tavsiye edilmektedir.

Kan uyuşmazlığı mevcut olduğu takdirde hastalara indirektcoombs testi (ICT) uygulanmalıdır. Hamileliğin beşinci ayından sonra her ay düzenli olarak testin tekrarlanması gerekmektedir. ICT sonucu negatif ise hastalara anti-D gamma globulin ile proflaksi uygulanmalıdır. Proflaksi uygulaması, doğuma kadar olan üç aylık süreçte fetüs-anne kanamalarını karşılamayı sağlamaktadır. Doğum sonrasında bebeğin kan grubu pozitif ise ilk üç gün içerisinde bebeğe D globulin iğnesinin uygulanması gerekmektedir. İğne, annede antikor oluşumunu engellemeyi sağlamaktadır. Böylelikle ikinci gebelikte ortaya çıkması olası olan sorunlar önlenmeye çalışılmaktadır. İlk gebelik söz konusu ise bebek herhangi bir zarar görmeyecektir, herhangi bir uygulamaya başvurulmamaktadır.

Bebeğin etkilendiği durumlar, annedeki anti-RH antikorların anneden bebeğe geçmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda bebekte yüksek olasılıkla anemi rahatsızlığı görülecektir. Bebekte hidropsfetalis durumunun görülmesi de olasıdır. Aneminin sonucu olarak bebekte kalp yetmezliği görülebilmektedir. Yok edilen kan hücrelerinin gerekenden fazla olması ve hastalığın ileri düzeyde seyretmesi bebeğin yaşamının sonlanmasına dahi neden olabilmektedir.

Uygulanan ICT testi sonucunda gerekli görüldüğü takdirde titrasyon çalışılabilmektedir. ICT pozitifliğinin yüksek olmadığı durumlarda herhangi bir farklı yönteme başvurulmasına gerek olmamaktadır. Yalnızca düzenli olarak ICT uygulanmalıdır.Titrasyonun olması gereken seviyenin üstünde olduğu durumlarda amniosentez, kordosentez ve USG tetkikleri uygulanabilmektedir. Hastalığın ileri seviyede olması ve tehlikeli olduğu düşünülmesi sonucunda bebeğin kanını değiştirmek gerekebilmektedir.

Annede RH Alloimmunizasyonuna Neden Olabilecek Durumlar

Negatif kan grubuna sahip olan annede RH oluşmasına neden olabilecek durumlar başlıca şu şekilde sıralanabilmektedir;

  1. Küretaj
  2. Kan transfüzyonu
  3. Gebelik veya doğum esnasında pozitif kan grubuna sahip bebekten anneye kan hücresinin geçmesi
  4. Düşük gebelik
  5. Dış gebelik (ektopik gebelik)
  6. Plasentanın erken ayrılması
  7. CVS (Koryonvillus biyopsisi)
  8. Anne karnına alınan darbe ve travmalar
  9. Amniyosentez
  10. Kordosentez
  11. Eksternalsefalik versiyon

A, B, O Kan Gruplarına Bağlı Uyuşmazlık Olur Mu?

A, B, O kan gruplarına bağlı uyuşmazlık görülmesi mümkün olmakla birlikte ciddi bir probleme yol açmamaktadır. Her 100 gebelikten 20’sinde bu durumun görülmesi olasıdır. Bu durum görüldüğü takdirde etkilenmenin çok hafif olduğu bilinmektedir. Bu sebeple A, B ve O kan grupları uyuşmazlığı araştırılmamaktadır, herhangi bir tedavi yöntemine başvurulmamaktadır. Annenin 0 kan grubuna, bebeğin ise A veya B grubuna sahip olması durumunda hafif bir etkilenme ortaya çıkacak ve hafif düzeyde anemi görülecektir. Rh uyuşmazlığı ile A, B ve O kan gruplarına bağlı uyuşmazlık birlikte görüldüğü takdirde A, B ve O kan grubu uyuşmazlığı Rh uyuşmazlığının etkilerinin azalmasını sağlayacaktır.

Anneanne Teorisi (GrandmotherTheory) Nedir?

Anneanne teorisine göre, anneden bebeğe antikor geçtiği durumlarda bu antikorlar bebeğin anneannesinden alınmaktadırlar. Bu durumda bebeğin pozitif, annenin negatif, anneannenin ise pozitif kan grubuna sahip olduğu varsayılır. Anneannenin hamileliği esnasında antikorların oluştuğu düşünülür. Annenin ise doğumla birlikte antikorlara sahip olduğu ve hamile kaldığında bebeği pozitif kan grubuna sahipse ona geçirdiği düşünülmektedir. Bunun sonucunda bebekte hastalığın oluştuğuna dair teoriler bulunmaktadır.

Ek Bilgiler

Kleihauer-Betke Testi: Fetomaternal kanamanın derecesini hesaplamayı sağlayan test olarak tanımlanmaktadır.

Eritrosit Rozet Testi:Fetomaternal kanamayı kalilatif olarak göstermeyi sağlayan test olarak tanımlanmaktadır.

Apt Testi:Yenidoğan bebeğin dışkı ve kusmuğunda bulunmakta olan kanın anneye veya babaya ait olup olmadığın tespit etmek amacı ile gerçekleştirilen test olarak tanımlanmaktadır.

Kaynak: Esra Çabuk Cömert

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

#hamileykenben

Hamilelik fotoğraflarınızı İnstagram'da #hamileykenben hashtag’i ile paylaşın, anasayfamızda size ve bebeğinize yer verelim :) Fotoğraflarınız editör onayından sonra sitemizde yer almaktadır.

MAİL ABONELİĞİ
Bu site, sağlık hizmeti vermemektedir, sitedeki bilgiler tıbbi bir öneri yerine geçmez ve sadece bilgi amaçlıdır. Hastalıkların tanı ve tedavileri yalnızca uzman doktorlar tarafından gerçekleştirilebilir.