Kordon Kanı Saklanması Nedir?

Kordon ile plasenta arasında kalan kana kordon kanı denirken, kök hücre içerdiği için bu kan doğumun hemen ardından saklanır.

Bebeğin ana rahminde beslenmesini sağlayan önemli yapılar arasında kordon ve plasenta bulunur. Plasenta ile kordon arasında yer alan kan ise kök hücreleri içerir ve söz konusu kök hücreleri doku ve organ gibi formlara dönüşebilir. Bunun için de doğumun ardından kordon kanı saklanır.

Kordon Kanı Saklanması Nedir?

Bebekler gebelik süresi boyunca ana rahminde gelişimlerini sürdürürler. Gelişimin sürmesi için ihtiyaç duyulan besinler ve türlü maddeler vücuda alınmalıdır. Bebeklerin ana rahminde beslenmesi ise plasenta ve kordon ile mümkündür. Plasenta gerekli olan besin ve oksijeni bebeğe sağlarken, doğumun ardından ise işlevi bittiği için vücuttan atılır.

Doğum gerçekleştikten sonra bebeğin plasentası ile kordonu arasında “kordon kanı” denilen çok önemli bir kan bulunur. Söz konusu kanın niteliği ise normal kandan farklı olarak kök hücreler içermesidir. Kök hücreler ise kan üretiminde görev alırlar. Aynı zamanda kemik iliğinde ve kollardaki kanın içinde yer alan kök hücreler, uygun ortamların ve şartların sağlanması halinde doku ve organlara dönüşebilirler.

Kordon kanı saklanmasındaki temel amaç ise çocukların yaşının ilerlemesi ile beraber ağır seyreden kimi hastalıkların tedavisinde bu kandan yararlanılmasıdır. Çok daha önemli bir amaç ise geleceğe dönük olarak tasarlanan kordon kanı bankalarında bu kanların ve kök hücrelerin doku ya da organ ihtiyacı bulunan kişilerin kullanımı için saklanmasıdır.

Kordon Kanının Önemi Nedir?
İnsanların dolaşım sistemi kan adı verilen hayati sıvı üzerine kuruludur. Bu kan içinde vücudun ve hücrelerin ihtiyaç duyduğu besin maddeleri, vitaminler, oksijen ve benzer maddeler taşınır. Kan içinde temel sıvı ise plazma adını alır. Bu plazma 3 ana hücreye ev sahipliği yapar. Söz konusu kan hücreleri şunlardır;

  • Kırmızı kan hücreleri (eritrosit)
  • Beyaz kan hücreleri (lökosit)
  • Pıhtılaşma elemanları (trombosit, platelet)

Her bir hücrenin görevi ayrıdır. Örneğin kırmızı kan hücreleri vücut hücreleri arasında oksijen ve karbondioksit taşırken, beyaz kan hücreleri ise bağışıklık sisteminin tam şekilde çalışması için görevlidir. Pıhtılaşma elamanları ise kanın pıhtılaşmasını saplarlar. Söz konusu 3 farklı hücre, kemik iliği içindeki kök hücrelerin farklılaşması ile oluşur. Kemik iliğinde bulunan kök hücrelerin her türlü kan hücresine hayat vermesi ile ilgili sonuçlar buradan çıkarılabilir. Kısacası kök hücreler, hayati sıvı olan kanı sürekli olarak üretebilirler.

Kan kanserinin çocukluk çağında ortaya çıkması ile bağışıklık sisteminin çökmesi kemik iliğinin görevini tam olarak yapamamasını gösterir. Aynı zamanda bu tür rahatsızlıkların tedavisi için faydalanılan kemoterapi veya radyoterapi tarzı işlemlerde ise kemik iliğindeki kök hücreler zarar görmektedir. Kemik iliği o kadar önemlidir ki bazı hastalıklarda kemik iliği transferi tek çaredir.

Kemik iliği transferi de sancılı bir süreçtir. Çünkü uygun kemik iliği bulmak çok zordur. Hastanı kardeşleri ve yakın akrabaları arasında bile uygun kemik iliği bulmak %25 gibi bir oran içinde mümkündür.

Kordon Kanı İle İlgili Tarihi Süreç
Bilim adamları yeni doğan bebeklerin kordon kanında, tıpkı kemik iliğindeki gibi kök hücrelerin olduğunu fark ettiklerinde dönem olarak 1980’li yılların başıydı. Kordon kanından elde edilen söz konusu hücreler bir takım rahatsızlıkların giderilmesinde kullanılabilirdi. Özel koşullar altında toplanıp saklanan kordon kanı ile bazı müdahaleler gerçekleşebilirdi.

1992 yılında Dr. David Harris tarafından oğlunun kordon kanı doktorun kendi laboratuvarında dondurulup saklandı. Ardından halka açılan bu uygulama sonucu 1994 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kordon bankası kuruldu. Daha sonraki yıllarda da kordon kanı bankaları kurulmaya devam etti ve buralardan ihtiyaç sahiplerine kan ve kök hücreler sağlanmaya başlandı.

Kök Hücre Naklinde Kaç Çeşit Vardır?
Geçmiş yıllarda kemik iliği nakli olarak bilinen bu transferler, günümüzde tam ve doğru olarak “kök hücre nakli” şeklinde ifade edilir. Çünkü kök hücreler için kemik iliği yalnızca temel kaynaklardan birisidir.

Kök hücre nakli 3 değişik şekilde yapılır;

  • Allojenik nakil, toplanan kök hücrelerin bir diğer kişi tarafından kullanılabilmesidir.
  • Otolog nakil, hasta sağlıklı iken kendisinden alınan kök hücrelerin ileride bir rahatsızlık durumunda yine kendisi için kullanılmasıdır.
  • Sinjenik nakil, hastanın kendi ikiz kardeşi tarafından (ancak tek yumurta ikizi) kök hücre verilmesidir.

Kordon Kanı Saklamanın Faydaları Nelerdir?
Her insan zaman zaman çeşitli hastalıklara tutulabilir. Bebekler de ilerisi için başlarına geleceklerden habersiz olarak gelişimlerini sürdürürler. Eğer ileriki dönemde kemik iliği naklini ya da kök hücre naklini gerektirecek bir takım durumlar yaşanırsa, işte o zaman kişiler kendilerine ait kök hücreler aracılığı ile tedavi görebilirler. Üstelik kök hücre elde edildikten sonra kemik iliği nakli de gerekmeyecektir. Üstelik her türlü doku uyumu gerekliliği aranan bu tarz uygulamalarda, kişinin kendisinden alınıp saklanan kordon kanı doğrudan uyumlu olacağı için zaman kaybı ve endişe de görülmeyecektir.

İlk kordon kanı bankasının kurulduğu tarih olan 1994 yılından günümüze kadar yaklaşık 160.000 adet olarak hesaplanan otolog kordon kanları içinde sadece 2 tanesi yine otolog nakil için kullanılmış, bu operasyonun biri başarıya ulaşırken diğeri ise kök hücrelerin hastada çalışmaya başlamasındaki gecikme sebebi ile başarısız olmuştur ve hasta kaybedilmiştir.

Bu istatistiğin bu kadar düşük olması ve otolog naklinin çok nadir görülmesi, bebeğin ilerisi için genetik bir sorunla karşılaşacağı ihtimalinin binde bir oranında olması ile ilgilidir. Yani otolog nakiller ihtimal olarak çok nadir şekilde uygulanırlar.

Kordon kanı saklamadaki en temel ve etik amaç ise başkalarının sağlığını düşünerek kordon kanı bankalarında bu kanların sahiplerine ulaşmasını sağlamaktır. Allojenik nakil bu tip durumlar için geçerlidir. Tahmin edilen odur ki belli bir süre sonrasında kemik iliği transplantasyon merkezlerinin yerlerinde kordon kanı bankaları yer alacaktır.

Kordon Kanı Saklama Süresi Limitleri Nelerdir?
Kordon kanı içindeki kök hücreler tedavi sırasında yeterli olmaz ise, kordon kanının saklanmasına da gerek kalmaz. Buradan hareketle de kordon kanı saklama zamanı hesaplanabilir. Örneğin vücut ağırlığı arttıkça vücut hacminin de artması, muhtemel bir hastalık sonucunda ihtiyaç duyulan kan hücrelerinin de artmasına neden olur. Bu doğrultuda, saklanan kordon kanının yalnızca çocukluk ve ergenlik dönemlerindeki bünyeler için yeterli olduğu ve buradan da hareketle maksimum saklama zamanının 15 yıl ile sınırlandırıldığı ifade edilebilir.

Kordon Kanı Nasıl Alınmaktadır?
İlk olarak kordon kanının saklanıp saklanmaması ile ilgili karar verilir. Ardından doğumdan birkaç hafta öncesinde bu durum hem doğumu yapacak olan hekime, hem de ilgili laboratuvara bildirilir. Böylece gerekli hazırlıklar da yapılır. Bu sayede gereken ekipmanlar ve belgeler doğum anında hazır olur.

Pratik uygulamalarda, bebeğin doğumun hemen ardından göbek kordonunun bağlandığı görülür. Bu sırada, ilk 10 dakikalık süreçte kanın özel bir sistem ile alınıp torbaya konduğu fark edilir. Bu kan yaklaşık olarak 40 ila 100 ml arasındadır ve 36 saat gibi bir süre içinde kanın laboratuvara gönderilmesi sağlanır. Kan içindeki kök hücreler özel metotlar yardımı ile ayrıştırılır ve azot tankları içinde -193 derecelerde dondurularak kök hücrelerin saklanması sağlanır.

Söz konusu işlem normal doğumlarda da, sezaryen doğumlarda da uygulanabilir. İşlemler kolay ve pratik şekilde halledilirken, anne ve baba için de herhangi bir risk görülmez.

Kordon Kanının Saklanması Herkes İçin Uygun Mudur?
Bu konuda iki ayrı görüş vardır. Kimi araştırmalar yalnızca ailelerinde kemik iliği nakli gerektirebilen hastalık öyküleri olan çiftler için bebekleri hakkında bu uygulamayı yapmaları gerekliliğini ortaya koyar. Bu görüş Amerikan Pediatri Derneği tarafından da benimsenir.

Bazı araştırmalar ise kök hücreler ile ilgili sürekli ve hızlı gelişmeler yaşanmasından dolayı hemen hemen herkesin bu uygulamalardan istifade etmesini salık verir. Bu savunmanın içinde geleceğe yönelik muhtemel farklı gelişmeler de kendine yer bulur.

Kordon Kanı İle Tedavi Edilen Bazı Hastalıklar
Konunun daha net anlaşılması açısından, kordon kanı saklanarak tedavi edilen kimi hastalıkların şunlar olduğu söylenebilir;

  • Çocukluk çağı lenfomaları ve lösemi
  • Akdeniz anemisi (Thalessemi)
  • Orak hücreli anemi
  • Nöroblastom

Bu hastalıklar arasında yalnızca Akdeniz Anemisi ile ilgili olarak şu söylenebilir ki, bu rahatsızlık doğuştan geldiği için bebeğin kendi kök hücrelerini kullanmak imkânsızdır. Bunun yerine sağlıklı kişilerden alınan kök hücreler kullanılabilir. Bu kök hücreler sağlıklı kişilerin gerek kordon kanından, gerek ise kemik iliklerinden tedarik edilebilirler.

Bu açıklama aslında bazı yanlış anlaşılmaların da önüne geçmektedir. Çünkü kimi ilan ve reklamlarda yer alan kalıtsal hastalıkların çözümlerine dair bilgilendirmeler hataları da ortaya koyabilir. Hiçbir kalıtsal rahatsızlığa sahip olan kişinin bu sorunlarının çözümlerinde kendi kök hücrelerinden faydalanılmasının imkânı yoktur. Çünkü zaten bu kök hücrelerde de aynı kalıtsal rahatsızlıklar oluşacaktır. O nedenle de dışarıdan tedarik edilen sağlıklı kök hücreleri ile kalıtsal rahatsızlıklara müdahale edilebilir.

Kordon kanı ile ilgili en sık kullanılan alan ise çocukluk çağı lösemileri, yani kan kanserleridir. Aplastik anemiler de yine bir diğer yoğun kullanım alanıdır. Yılda 100.000’de 5 kez görülen lösemilerin çok büyük çoğunluğu yalnızca kemoterapi ile tedavi edilir.

Öte yandan önemle belirtilmesi gereken bir diğer konu ise, kordon kanının bir çeşit hayat sigortası olmadığıdır. Yani bu kan ve saklanan kök hücreleri her koşulda başarılı olacak diye bir kaide yoktur. Bu nedenle de ekonomik anlamda imkânı olmayanların bu durumu bir zorunlulukmuş gibi görerek kendilerini zorlamaları ve kordon kanı saklamak için girişimlerde bulunmaları her zaman için mantıklı bir eylem olmaz.

Geleceğe Dair Öngörüler…
Bilim adamlarının çalışmalarından hareketle söylenebilir ki, doku ve organ dönüşümleri için kullanılabilen kök hücrelerinden uzuvların ve iç organların elde edilmesi sağlanabilir. Bu şekilde ciddi manada en sık rastlanan organ yetmezlikleri ve engellilik durumlarının da önüne geçilebilir. Çok fazla hayatın kurtuluşu ve uzun ömürlülük sağlanabilir.

Yani durum hastalığın tedavi edilmesinden hastanın tedavi edilmesine çevrilebilir. İhtiyaç duyulan her organ ya da uzuv bu şekilde hastaya eklenebilir.

Hangi Merkezler Bu Uygulamaları Yaparlar?
Kordon kanı bankacılığı son yıllarda ülkemizde de kendini göstermektedir. Çeşitli şirketler faal halde hizmet ederken 5 Temmuz 2005 tarihinden itibaren kordon kanı bankacılığının da yasal bir zemine oturtulduğu görülebilir. Bu tarihte yayınlanan resmi gazetede ilgili yönetmelik duyurulmuştur. Ancak farklı temsilcilikler aracılığı ile bile olsa kan ve kan ürünlerinin hiçbir şekilde yurt dışına çıkarılmayacağı hakkında resmi yasak da vardır. Otolog nakil için kullanılan kök hücrelerin hastalardan alındıktan sonra üniversitelerin ilgili birimlerinde ve özel laboratuvarlarında saklandıkları görülmektedir. Ülkemizdeki uygulama bu şekilde iken Genkord, Cryobank, BabyCord, Acıbadem Kordon Kanı Bankası, Yaşam bankası, Atibank ve Babylife Kordon Kanı Bankası da bu alanda faal olan merkezlerdir.

Otolog Kordon Kanı Ne Kadarlık Bir Maliyet ile Saklanır?
Kordon kanı saklamak bir miktar maliyeti de beraberinde getirir. Elbette ki işlemlerin yapılacağı sürece ve tercih edilecek olan laboratuvarlara göre fiyatlar değişse de kanın dondurulması 1000 Dolar ile 2500 Dolar arasında bir maliyet yaratırken, aynı kanın saklanması ise senelik olarak 90 Dolar ila 100 Dolar arasında bir rakama tekabül etmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

#hamileykenben

Hamilelik fotoğraflarınızı İnstagram'da #hamileykenben hashtag’i ile paylaşın, anasayfamızda size ve bebeğinize yer verelim :) Fotoğraflarınız editör onayından sonra sitemizde yer almaktadır.

MAİL ABONELİĞİ
Bu site, sağlık hizmeti vermemektedir, sitedeki bilgiler tıbbi bir öneri yerine geçmez ve sadece bilgi amaçlıdır. Hastalıkların tanı ve tedavileri yalnızca uzman doktorlar tarafından gerçekleştirilebilir.